|
Islam
EngüZEl Din IslAm....

Seccadem…
Sevdalı gönlünü, tertemiz endamınca açarken ve tevazu kanatlarını sererken sere serpe, beni de bas bağrına, beraber kurban olalım Sevgilinin uğruna…
Yaradan’la buluşma anlarımda, buseler konduruyorsun anlıma. Şairin dediği gibi; “öp beni anlımdan, öp beni seccadem…” Dudakların dokunsun kalbime, ellerim değsin avuçlarına, benim vefalı yârim seccadem…
Gözpınarlarım sana aşina, gözlerim sana tutsak, gönlüm Hak katında, birkaç damla gözyaşım düşerken avuçlarına, rengarenk desenlerinin arasında kayboluyor ıslak duygularım, sırılsıklam hicranım…
Canım seccadem...
Burağımsın, mîracımın her vaktinde, anne kucağı gibi sararken yumuşacık tebessümün bütün azalarımı, seninle hakka varışın, Hakkın huzuruna duruşun, dupduru rahmetin ve huzurun yoğunluğunu yaşarken, senin şefkatli kucağına ve kollarına, hüzünlerimi ve kaygılarımı bırakıyorum. Seninle beraber olmak ne güzel, ne ulvi, seninle dostla buluşma ve kaybolma anlarımız…
Kucakla beni seccadem! Sarmala beni!.. Al götür nispet kokulu ve gül rengi yarınlara!..
Ötelerden bir pencere aç seccadem!… Üfür buhurunu, tütsüler gönder canıma.
O rengarenk desenlerini anlıma işlerken, gönül gergefime doku ipliklerini, dokundur ruhuma yumuşacık tenini.
Seccadem; sen sadık bir dostsun biliyorum, seni ve sende namaz kılmayı çok seviyorum.
Bana şahadetlik eder misin mahşerde? … Bazen öylece kalakaldığım, Rabbim’le baş başa secde anlarımda, günahlarım için af dilerken, ne olur şahidim olur musun o zor günde…
Beni yalnız bırakma, bu köhne zamanlarda! Çok muzdaripim, yaralıyım… Çağır her dem yanına!..
Dostum, namazlığım, seccadem…
Ben deMe SaKin ....!

Sakın kıyaslama kendini başkalarıyla! ..
“Ama ben..” “Ama benim…şu kadar” Sakın sakın deme!
Şeytan da böyle demedi mi? “Ben!” dedi..”Üstünüm ondan!” dedi, kıyasladı kendini, gururlandı…Ve kovulmuşlardan oldu! Sen de, eğer böyle dersen; Hidayeti için dua ettiklerin varsa mesela, asla kabul olmaz duaların!.. İstersen gece-gündüz namazda, oruçta, ibadette ol, “Ben!” dediğin, başkaları hakkında hüküm verdiğin, kıyas yaptığın, O’nun makamına göz diktiğin müddetçe Hiçsin!
Çünkü O, “Ben” diyene değil, “Sen” diyene, rahmet nazarıyla bakıyor..
O, önünde iki büklüm gözyaşlarıyla durana kapılarını açıyor.. Aşağıla nefsini!
Bil ki sen alçaldıkça yükseltirler seni..
Karı-koca ilişkilerinde olsun, tüm diğer beşeri ilişkilerde olsun, sakın kibirlenme!.. Gururlanma!.. Kendini üstün görme kimseden!.. Bil ki şeytan sana bu yolla yanaşır ve mağlup eder seni..
Perde olur, O’nunla arandaki rabıtaya..
Vuslatına eremezsin! Daim gurbetlerde kalırsın.. Sakın deme; “Ama benim şu kadar ibadetim var, o namaz bile kılmıyor”
“…O başını bile örtmüyor..”
“..O cumaya bile gitmiyor..”
“O…böyle, ben böyle! ”.. Sakın!
Anlasana, şeytanın oyunu bu!
Ah bilsen ne sinsidir o! Böyle böyle kaydırır ayağını.. Bil ki Allah’ın en sevmediği şey; Tahkir etmek!
Kendi yarattığının, diğer mahlukları aşağılaması, hor görmesi..
Bir nev’i TANRILIK iddiası!
Ah bilsen, bir hor bakış kaç namazı siler götürür! Bir aşağılayış, kaç iyi ameli yok eder!
Duymadın mı, baksana “kötü” bilinen bir kadın, ayakkabısıyla bir köpeğe su içirdiği için cenneti kazandı! Dün “şöyle-böyle” diye hor baktıkların, O’nun sevgilisi oldular! O var ya O, bir “Ahhhh” için, yürekten ama, ızdırapla, pişmanlıkla, samimi, ihlaslı bir ahhh için, günahla geçirilmiş bir ömrü siliyor! Sanki yeni doğdun gibi.. Afuvv çünkü O (c.c.).. Eskilerde, böyle bir “Ahhh” duyan bir gönül eri, muhatabına diyor ki; “Al benim tüm ibadetlerimin ecrini, o “ahhh”ını ver bana..” Vefatından sonra rüyasında halini soran bir dostuna da; “İşte o “Ahhh” sebebine cennetlerdeyim!” der..
Öyle bir zaman gelecek ki, şu üç şeyden değerli bir şey olmayacak:
1- Helal para,
2- İhlâslı bir din kardeşi,
3- Sünnete uymak. (Taberani)
İlim
İlim üç türlüdür:
1- Açıklayıcı kitap,
2- Dine uygun âdet,
3- Bilmiyorum demek. (Deylemi)
Göze cila verenler
Şu üç şeye bakmak göze cila verir:
1-Yeşilliğe,
2- Akarsuya,
3- Güzel yüze. (Berika)
[Buradaki güzel yüz, bakması helal olan kimselerin yüzüdür. Yabancı kadınlara, kızlara bakmak, gözü zayıflatır ve kalbi karartır.]
Bedeni besler
Şu üç şey, bedeni besler:
1- Güzel koku,
2- Yumuşak güzel elbise,
3- Bal yemek. (S. Ebediyye)
Kıymetli müminler
Kıymetli müminler üç sınıftır:
1- Allah’a (c.c.) ve Resulullah’a (S.A.V.) inanıp, malı ve canı ile Allah yolunda mücahede edenler,
2- Kendisinden, insanların, malı ve canı hususunda emin olunan kimseler,
3- Nefsinin tamah ettiği şeyi, Allah için terk edenler. (İ. Ahmed)
Allah’ın (c.c.) himayesinde
Şu üç kişi Allah’ın (c.c.) himayesindedir:
1- Camiye gitmek için yola çıkan,
2- Allah (c.c.) yolunda savaşa çıkan,
3- Hac için yola çıkan. (Ebu Nuaym)
Yüz çevir!
Şu üç kimseden yüz çevirmek gerekir:
1- Açıktan günah işleyenden,
2- Zâlim idareciden,
3- Bid’at ehlinden. (İ. Ebiddünya)
Cehennem yakmaz
Şu üç kişiyi Cehennem ateşi yakmaz:
1- Kocasına itaat eden kadın,
2- Ana babasına itaat eden evlat,
3- Kocasını kıskanıp sabreden kadın. (Ebu-ş-şeyh)
Ancak münafık küçümser
Şu üç kimsenin hakkını ancak münafık olan küçümser:
1- Saçını Müslüman olarak ağartanı,
2- İlim sahibi olanı,
3- Adil idareciyi. (Taberani)
Üç kişiye yer verilir
Şu üç kişiye yer verilir:
1- Yaşından dolayı ihtiyara,
2- İlminden dolayı âlime,
3- Sultanlığından dolayı âdil hükümdara. (Deylemi)
Rahmete kavuşanlar
Allahın (c.c.) rahmeti, şu üç kişiye yağar da yağar:
1- Namaz için saf tutana,
2- Gece yarısı namaz kılana,
3- Yalın kılıç, Allah (c.c.) yolunda savaşana. (İbni Mace)
Arşın gölgesinde
Şu üç kimse, Kıyamette, Arşın gölgesinde gölgelenir
1- Emin tüccar,
2- Adil idareci,
3- Hep namaz vakitlerini gözleyen. (Hâkim, Deylemi)
Melekler istiğfar eder
Üç kişi için melekler istiğfar eder:
1- İlmi öğreten,
2- İlim öğrenen,
3- Cömert olan. (Ebu-ş-şeyh)

Nefsim, Nefsim
İnsanın fiziksel varlığıdır nefsi. Görülen, hissedilen, yaşayan parçası, bu dünyaya nispetle kendisi. İhtiyaçlar, arzular, hırslar hep ondan kaynaklanır. Denilebilir ki, bütün tasavvuf, “Nefsini tanıyan Rabb’ini de tanımış olur” ilkesi üzerine kurulmuştur, nefsin tezkiyesini amaçlar.
Emmâredir nefis, emreder. İsmetli bir nebinin dili ile, “kötülüğü emreder” o halde hiç kimse “nefisini temize çıkaramaz”.
innen-nefse leemmâretun bis-sûi
Şüphesiz ki nefs kötülüğü emreder
Levvâmedir nefis, kınayıcıdır. Çoğu zaman kendini göremez de, benzerlerinin davranışını kınar. Kimi zaman da, yaptıklarına pişman olur, kendini kınar.
velâ uqsimu bin-nefsil-levvâme
Kasem olsun kendini çokça ayıplayan nefse
Mülhemedir nefis, ona ilham edilir, iyilik ve kötülük, fucûr ve takvâ. Şems suresinin başındaki uzun bir dizi kasem, sözü bu ilhama getirir.
venefsin vemâ sevvâhâ, feelhemehâ fucûrehâ vetaqvâhâ
Nefse ve onu şekillendirene,
Ona iyilik ve kötülük ilham edene
Zekiyyedir nefis, ya da öyle olmalıdır. Bütün bu kasemler şu en önemli haberi iletmek içindir:
qad eflaha men zekkâhâ
Onu temizleyen kurtuldu
Temizlenen nefis doygunluğa erişir, mutmainne olur. Fecr suresinin sonundaki mutluluğa ulaşır.
yâ eyyetuhen-nefsul-mutmainne
Ey mutmainne (doymuş) nefis
irci’î ilâ rabbiki râdiyeten mardiyye
O senden, sen de O’ndan hoşnut olarak Rabbine dön.
Elmalılı’nın nefis konusundaki yorumu:
“Hayır, kendini kınayıp duran nefse de yemin ederim.” Bu da aynı mânâda, “nefs-i levvâme” (kendini kınayan)’nin gerçekleşeceğine yemindir. Nefs-i levvâme, “kınayan nefis” demektir. Bu da ya başkasını çok çok kınayan nefis veya yaptığı günahların fenalığını anlayıp da kendini kınayan, pişman olan nefis demek olabilir. Daha çok bu ikinci mânâ yaygın ve bilinmektedir.
Onun için nefisler nefs-i emmâre (insana kötülük yapmasını emreden nefis), nefs-i levvâme, nefs-i mutmainne (iyilikle kötülüğü ayırt eden, temizlenerek kişiyi Allah’a yaklaştıran nefis), nefs-i mülheme (ilham edilmiş nefis), nefs-i zekiyye (temizlenmiş nefis), nefs-i râdiye (razı olmuş nefis) ve nefs-i merdıyye (kendisinden razı olunmuş nefis) diye yedi mertebeye kadar sayılır ki, her biri terbiye ve nefsi kırma ile tarikat yolunda bir mertebedir.
Yani kıyamet günü muhakkak olacak ve ona inanmak istemeyen kötü nefisler o gün kendisini çok kınayacak, dünyada yaptıkları gafletlere, günahlara çok pişman olacaklar, hatta her nefis kendini kınayacak, dünyada işlediği kusura pişman olacak, “daha iyi niye çalışmadım, daha güzel işler niçin yapmadım” diye pişmanlık duyacaktır. Bu surette “kendini kınayan nefs”e yemin, o gün gerçekleşecek olan kınamasındaki acılığın önemine ve büyüklüğüne dikkat çekmek için demek olur.
“Allah’ım! Senden, Sana kavuşacağına inanan, Senin kazana razı olan ve Senin lütfettiğine kanaat eden bir nefs-i mutmainne istiyorum”

Zikir
Bir gün İslam dünyasının en büyük kutuplarından (Kutbül-ârifînden olan) Muhyittîn-i Arabî Hazretleri kabristan ziyaretinde bulunduğu sırada küçük bir çocuğun bir mezarın üzerine kapanıp hüngür hüngür ağladığını görür. Allah dostu büyük evliya Muhitîni Arabî Hazretleri o çocuğun neden ağladığını bildiği halde yinede ona ağlamasının sebebini sorar. Çocuk ‘bu mezarda annem yatıyor ve burada ona azap ediyorlar büyük işkence görüyor’ der. Bunun üzerine Muhyittîni Arabî Hz.leri Yarabbi, ‘Bu mezarda Cehennem ateşi var. Hadîsi Şerifte ’Kendisi için veya bir başka Müslüman için yetmiş bin kelime-i tevhit okuyanın günahları affolunur’ buyruluyor. Yetmiş bin Kelime-i Tevhid okumuştum ve sevabını kimseye bağışlamamıştım, bu kadının günahlarının affı için bağışlıyorum’ dedikten sonra, o ağlayan feryad eden çocuk birden sevinç ve neşeye boğulur ve koşarak gelir Muhyittînin Arabî Hazretlerini boynuna sarılarak annemi affettiler’ der. Bunun üzerine İbni Arabî Hazretleride Allah’a şükürler olsun, bu günahkar kadın Kelime-i Tehlil (Tevhid) sayesinde günahtan ve büyük azaptan kurtuldu der.
İhlâs:
Kelime-i Tevhidi ihlasla zikreden kimse kısa zamanda kelime-i tevhidin meyvesini toplamaya başlar. Yalnız zikirde ihlas çok önemlidir. İhlas riyakarlığın zıddıdır. Allah ayeti kerimelerde ve hadisi şeriflerde;
‘İhlasla ibadet edin. Allah ancak ihlasla yapılan ibadetleri (amelleri) kabul eder’ ‘ihlasla yapılan az amel (az bile olsa) kıyamet günü sana yetişir (seni bulur.) buyruluyor.
‘İbadetlerini ihlasla yapanlara müjdeler olsun. Onlar hidayet yıldızlarıdır. Fitnelerin karanlıklarını yok ederler.’
İhlasla yapılan zikir ve ibadetler; kişide bulunan nefsi emareyi (nefsinin arzu ve isteklerine kendisini kaptırmış kimselerdeki hayvani nefsi) yok eder ve insanı ulviyet mertebesine yükseltir. Böylece kalbindeki şehevâni duygular yavaş yavaş sönmeye başlar ve dili Allah’ı zikrederken kalbide şeytanî şeylerle meşgul olmaz. Özü ve sözü bir olur. Fikri ne ise zikri de öyledir. Yani sadece kuru kuruya Lâ ilâhe illallah kelimesini tekrarlamak yeterli değildir. Önemli bir hususta Kelime-i Tevhitte Allah’ı zikrederken onun Rasûlü’nü de şüphesiz tasdik ediyoruz. Nitekim Allah-u Teâlâ Kur’an-ı Kerim’de: “Rasûlullah size ne getirdiyse onu alınız, kabul ediniz. Size neyi de yasaklıyorsa, onu yapmaktan vazgeçiniz” buyurmaktadır. (el-Haşr, 59/7)
Hal böyle olunca da Lâ ilâhe illallah kelimesinin ifade ettiği manayı hayatının her sahasında yaşamalı ve ayet ve hadislerin mantığınca, iyiliği emredip kötülüklerden de hayatının her anında sakınılmalıdır. (‘emri bir ma’rûf ve nehyi anil münker’)
Yüce Allah (c.c.), Kur’ân-ı Kerîm’de ihlas ve tevhidden uzaklaşıp nefsi emmare ile hareket eden kimseler için: “And olsun ki, cin ve insanların çoğu cehennemliktir. Onların kalpleri vardır ki fehm edemezler (anlayamazlar) ve onların gözleri vardır, ama gerçeği göremezler ve onların kulakları vardır, gerçeği anlayıp (dinleyip) idrâk edemezler. İşte onlar aşağılıktır. Belki de onlar, hayvandan daha aşağı mertebededirler. Onlar gaflet uykusundadırlar” buyurur. (Araf Suresi Ayet 179)
Bunu, bir de Şeyhü’l Ekber Muhyiddîn-i Arabî Hazretleri’nin şu güzel ve zengin sözleriyle açıklayalım:
Evvel tevhîd ile mürşid ilminden
Kurtulasın emmârenin elinden
Hemen durma tevhîd getir dilinden
Erişir canına feyz-i Hûda’nın
Sabır:
Yaptığımız zikirde sabır çok önemlidir. Zikir çektikten bir müddet sonra bir sıkıntı ile karşılaştığımızda zikir bize fayda vermedi diye düşünmemeliyiz. Zikri Allah’ı sevip ona bağlılığımızın bir ifadesi olarak düşünmeli ve Eyüp A.S’ın sabrını kendimize şiar edinmeliyiz. (Eyüp peygamberin vücudunu kurtlar istila etmişlerdi de Eyüp A.S hep bu Yüce Mevla’mın bir imtihanıdır deyip sabırla ibadetine devam etmişti. Tâki kurtlardan birisi kalbine yaklaşınca Allah’ü Teâlâ Eyüp A.S’a Yâ Eyüp şikayetçimisin diye sorunca; Yarabbi şikayetçi değilim ama bir kurt kalbime yaklaştı. Eğer o kurt kalbimi parçalarsa ben nasıl sana ibadet edebilirim. Nasıl seninle (mana âminde) muhabbet edebilirim? bu durumdan endişe duyuyorum’ demişti.)

Ağlamaktan gözleriniz mi görmeyecek? Varsın görmesin..!!!
Gülmekten kalplerimiz kararacağına, bırakalım gözlerimiz kör olsun ağlamaktan.
Ağlayıp da rahmet pınarlarına dönsün göz pınarlarımız. Kim bilir belki de Allah (c.c.) o gözlerden cennet ehline ab-ı kevser içirir.
Ve der ki; “benim için ağlayan gözler cennetin rahmet çeşmeleridir. Ben o gözlerden cennet ehline vuslat şarabı içiririm”
Evet, ağlamak çağrıdır sevgiliye, sessizce rahmetle… Ağlamak kesip yüreğini kanını feda etmektir sevgili uğruna. Ağlamak, anlamaktır sevgilinin sırrını.
Gözyaşı cennettir. Dil ile susmak ama göz ile konuşmaktır ağlamak.
Gözlerin dilidir gözyaşı. Ve Allah (c.c) çok iyi bilir gözyaşının dilini.
Bu yüzden misafir olur ağlayan kalbe.
İşte bundandır ağlayıp rahatlamamız.
Gözyaşı rahmete çağrıdır. Allah’ın rahmet çağrısına rahmetle cevap vermektir ağlamak.
Gözyaşı, rahmet geldin diye, yıkamaktır yolları nefsaniyetten.
Cennetten esintidir gözyaşı.
Ve ne mutlu bizlere ki, ağlayan bir Resulün ümmetiyiz. Yaşarmayan gözden Allah’a sığınırım diyen Muhammed’in (S.A.V.) ümmetiyiz.
Bindörtyüz yıllık hasretin varisiyiz bizler…!



Bütün cümlelerin en güzeli için,en güzelin kelamını anlatmak için başlarken söze…
İçimde binbir düş gelgitinin, avuçlarıma bıraktığı eşsiz hediye…!
Şimdi seni anlatırken Ey Dost! Dudaklarımda titreyen yine sensin, içimden hiç gitmeyen
yine sen..
Bir gün benimde vazgeçemeyeceğim bir sevdam olacağını söyleselerdi, söyleselerdi uğrunda çok şeyden geçeceğimi, güler geçerdim. Ömrümün miladına sen diyeceğimi bilseydim, daha bir gülerdi yarınlara gözlerim…
Evet! her şey seninle başladı. Seni elime aldım biraz çekinerek ve aslında hayata ilk besmelemi seninle çektim, gözlerimi seninle açtım.Her gün biraz daha benden bir parça olduğunu çooook sonradan anladım. Hırçındı benim çocuk ruhum, asiydi.. çekip gitmeye yol
arardı, vazgeçerdi, sığamazdı kabına, çocuktu, deliydi…
Ama anladım sen sevdin biraz beni.. Karşıma hep iyileri çıkardı Rabbim (c.c.). Sana
sımsıkı bağlanmam için yoluma kandiller yakan melekler gönderdi..
Melekler tanıdım. Kimsenin tanımadığı yönleriyle…Hocalarımı gönderdin yolumu
açtılar, biricik hocamı tanıdım, hırçın yönlerimi ellerine bırakıncaya dek, önce onu denedi Rahman, sabrını ölçtü. Sonra ben çocukluğuma bir elveda çekip, bütün isyanları koydum da geldim…
Hissettim.. eğdiğim başımla beni daha da sevdin…
Annemi verdin geceleri başımda beklesin, uyumamam için bana bir şeyler yapsın, gecelerimi senin nuruna gark etsin diye…
Sabretmem için melekler gönderdin sen bana..
Kimsenin bilmediği dualarıma amin dediler…
Seninle tanıdım, hayattaki en güzel manayı. herkesin aradığını avucuma bıraktı
Rabbim. Çok geç fark ettim. Gözyaşlarımla defalarca ıslattım yapraklarını. Defalarca çaresiz kalakaldım avuçlarında, hiç vazgeçmeden ben sana hep büyüyen bir aşkla, ait kaldım…aşık kaldım..
Sonra sen dostum oldun. saatlerce sarılıp ağlamaktan hiç gocunmadım. hiç bıkmadım sana bir şeyler anlatmaktan.
Ve sen günahlarımı da yüzüme vurmadan anlattın bana.. dostça…
Sevdiğim birçok şeyi yapamaz oldum…
Ellerimi mi bağladın, gözlerime gem mi vurdun dost..!
Ondan değil de çok sevdim ya ben seni.. hani kırılır, küsersin diye vazgeçtim
günahın pembe renginden..
Vicdanımı kıskacına aldın da, bir günaha düşüversem uyutmadın beni
gecelerce…!
Bilmem bilir misin.
Sen bana kul olduğumu hatırlattın! Bütün zorluklarım, gözyaşlarım gölgede
kalıyor şimdi…
Şimdi ben seni anlatırken, susuyor sözlerim, kalemime garip bir sevinç vuruyor, garip bir hüzün ellerimde kalıyor…
Şimdi ben gülüyorum. mutluluğun kanatlarına takılarak ve bir korkuyla ürperiyor içim..
Gülüşlerim yarım kalıyor.. ellerimden biran olsun gidersin diye aklımın bir köşesi alev alıyor, kalbim sokak sokak can çekişiyor..
Bilir misin dost öyle bir sevgi ki bu bende ki, yangın oluyor sana tabi
olamama korkularım, içim yanıyor, içim yanıyor.
Hani ellerimden tuttun ya sen bir kere, bırakmasan hiç diye yalvarıyorum.
Ömrümce sana bu tutkuyla, sende tutuklu kalsam. hep seni söylesem seni
yaşasam..
Seninle dalsam son uykuma. en dar meskenimde yanımda olsan, yine dertleşsek
seninle. ben anlatsam sen yine bağrımda dursan…
Sen uyandırsan beni son sabahıma…
Cennete giden yolda yoldaşım olsan…
Her halim sen olsan candaşım olsan?
Bırakmasan ellerimi içimde kalakalsan…
Şimdi ben söylerken son sözlerimi öpülesi ellere ve nurdan başlara taç
olsan…
Şimdi son sözleri söylerken içimizdeki lâyık olamadığımız kanatsız
meleklere, binlerce teşekkür …
Ve onlara giden her hayır duaya binlerce amin…
Seni, aciz bize rehber kılan Yüceler Yücesi’ne (c.c.)
Seni binbir zorlukla bizlere emanet eden Sevgiliye (SAV)…
Ve onu izleyen onbinlerce nurani ize…
Elfi elfi elfi selam olsun…
……………Vesselam……………………….

Heute waren schon 9 Besucher (9 Hits) hier!
|
|